4 Ekim 2008 Cumartesi

Atatürk ve Mu - Maya Medeniyetleri



Bu konuda ilk ciddi arastirmayi yapanin Atatürk oldugunu biliyormuydunuz?

Isik yüzlü bir hanimefendi... 90 yillik bir hayat... Muazzez Ilmiye Çig... Cumhuriyet'te Ayça Tezer soruyor... Iste söyledikleri... Can kulagi ile dinlenilmeli... "Atatürk bize bir yol açmisti. Bati'yi taklit etmeden, ama örnek alarak modernlesmemizi istiyordu. Ama onun ardindan her sey tersine döndü." Evet, degerli Çig, aynen öyle oldu. Bati'yi taklit ettik, ama örnek almayi terk ettik... Yaptiklarini degil, dediklerini yaptik... Onlar da çikarlarina ne uygunsa bize onu yaptirdilar. Hocamiz umutlu..."Bakiyorum gayet akilli, ülkemizi düsünen çocuklar yetisiyor. Onlari ülke sevgisine, Türklük arastirmasina yönlendirmek gerekiyor." Bunlar bilgece sözler... Simdi degerli bilginimizin su sözlerine de derinden ve uyanik bakalim: "1920'lerden sonra Pakistan ve Hindistan'da Indus kültürü bulundu. Burada bulunan yazilar uzmanlar tarafindan okunamadi. Çünkü dil, mühür damgalari gibi simgelerden olusuyor. Ben o yazilari Etrüks ve Orhun yazilariyla karsilastirdim. Isaretler birbirinin aynisiydi. Acaba onlar Türk yazisinin bir baska çesidi miydi? Acaba Sümerlerle onlar arasinda bir baglanti var mi?"
YA KAZIM MIRSAN Muazzez Ilmiye Çig 90 yasinda. Kazim Mirsan da seksenini geçti. Eskisehir Yazilikaya'da yaptigimiz törende tepeye çikarken genç bir bozkurt gibi tirmaniyordu. Heyecanliydi, sevinçliydi. "Okunamiyor" denilen yazilari okumustu ve Türkçe oldugunu ortaya koymustu... Kazim Mirsan Hoca, Romanya'daki Attila hazinesi yazitlari, Proto-Bulgar yazitlari, Sirbistan'daki Vinça-Tartaria yazitlari, Italya ve Avusturya'daki Etrüks yazitlari, Fransa'daki Glazel yazitlari, Baskurdistan yazitlarini okudu... Bunlar Türkçe idi... 2002'nin onuncu ayinda Isveç'e gitti ve Iskandinavya yazitlarini okudu. Bunlar da Türkçe... Bunlar binlerce yildan bu yana Türklerin sadece Asya'da degil, Avrupa'da da uygarlik kurmus olduklarini gösteriyor.
ATATÜRK VE MAYALAR Peki... James Churchward'in "Batik Kita Mu Uygarligi"na ait dört cilt halinde yayinlanan eserinde 12.000 yil önce Asya ve Avrupa'yi Uygur Imparatorlugu'nun yönetmis oldugu görüsüne ne dersiniz? Uygurlar Mu Imparatorlugu'nun devamiydi... Mu'lar ise insanliga uygarligi ögreten millet... Mayalar ise Mu'larin devami... Atatürk'ün Mu ile ve Mayalarla ilgilendigini biliyorsunuz... Mayalarin dillerinde çok çok Türkçe söz oldugunu Atatürk biliyordu. Bir merakli emekli pasayi Meksika'ya maslahatgüzar olarak gönderdigini ve ona Mayalari inceleme görevi verdigini ve Tahsin Pasa'nin soyadini da Mayatepek yaptigini da biliyor muydunuz? "Tepek" Mayaca'da "tepe" demek...
Bakiniz manzaraya... Mu ilk uygarlik... Devami Uygurlar... Kazim Mirsan "Ön-Türkler" diyerek ve yazitlari okuyarak boslugu dolduruyor... Sümerler yedi bin yil önce... "Tarih Sümer'le baslar" diyenler var. Muazzez Ilmiye Çig, Sümerlerin Türk oldugunu biliyor. Atatürk de... Sonra Sakalar, Hunlar, Göktürkler ve devami... Ne demisti ulu ata Bilge Kagan: "Üstte mavi gök, altta yagiz yer yaratildiginda ortasinda insanoglu yaratilmis. Insanoglunu yönetsin diye Atam Bumin Istemi Kagan yaratilmis." Ne yapmis Bumin Kagan? Önce Türk'ü Töre'ye göre yeniden kurmus... Atatürk'ün yaptigi da bu idi... Simdi yapilmasi gereken ne? Atatürk'ün Türk'ünü bilmek ve Töre'ye göre yeniden düzenlemek
Insanligin Anayurdu Mu Uygarligi ve Anadolu
Gülfer ÜlgentayGIRISBatik Uygarliklari inceledigimizde; bildigimiz ya da bize simdiye kadar ders kitaplarinda anlatilan resmi tarihin birçok eksiklikleri hatta yanlislari oldugunu görebiliyoruz. Batik kita Mu’nun kesfedilmesiyle birlikte insanligin ve dünyamizin tarihimine daha farkli bir gözle bakmak zorunda kaliyoruz. Geçmisimizin ya da dünyamiz üzerinde yasamis olan uygarliklarin, bilinenden çok daha eski oldugunu ve bu uygarliklarin; gelismislik düzeyi, kullandigi esyalar v.s. gibi birtakim arkeolojik bulgulardan çok daha önemli “ezoterik” bilgilere sahip oldugunu görebilmekteyiz. Bu sebeple, Mu Uygarliginin günümüzdeki tarih anlayisindan daha derin bir anlayisla ele alinmasi gerekmektedir. Üzerinde yasadigimiz Anadolu topraklari birçok uygarligin besigi olmustur. Ayrica Anadolu’nun güneydogusundaki Mezopotamya bölgesinde kurulan Sumer, Babil, Asur gibi önemli uygarliklarla da sürekli bir etkilesim içinde bulunmustur. Ancak bilinen tarihin biraz daha derinlerine inip baktigimizda (özellikle Anadolu’da) bugüne kadar pek dikkate alinmamis Batik Uygarliklarla Anadolu arasindaki baglanti oldukça dikkate degerdir.Ezoterik bilgilerimize göre Dogu ve Bati uygarliklarinin iki ana kaynagi vardir. Bunlardan biri “Atlantis” digeri de büyük Anavatan “Mu Uygarligi”dir. Batik Mu Uygarligi konusunda elde mevcut belgeler o kadar birikmistir ki, bu belgelere dayanarak dünya beser tarihinin geçmisi yeniden yazilsa, kuskusuz pek çok sey degisecektir. Bu büyük kitanin varligini kanitlayan belgelere genel olarak baktigimizda sunlara rastlariz: Hindistan, Çin, Burma, Tibet ve Kamboçya’da bulunan çesitli yazilar, kitaplar; Naakal tabletleri, kitabeler ve efsaneler; Yukatan ve Orta Amerika’da bulunan eski Maya yazitlari, tabletler, semboller ve efsaneler; Pasifik adalarinda özellikle Tahiti, Samoa, Tonga, Cook gibi adalarda bulunan arkeolojik kalintilar; Meksika ve Meksiko City yakinlarinda bulunan tas tabletler; Kuzey Amerika’da bulunan ilkel Amerikalilarin yazilari ve kitabeleri; eski Yunan filozoflarinin kitaplari. Bu belgelerden en önemlileri arkeologlarin da bilimsel belge olarak gördükleri pismis topraktan yapilmis tabletlerdir. Bu tabletlerdeki bilgilere göre; Mu Uygarligi, Pasifik Okyanusunda varolan on binlerce yil önce yesermis ve yaklasik 12.000 yil önce çesitli depremler ve volkan patlamalariyla birlikte sulara gömülmüs olan bir uygarliktir. Atlantis kitasiyla Mu kitasi hemen hemen ayni dönemde batmis olmasina ragmen Atlantis daha çok taninir. Oysa bugünkü bilimsel bulgularin isiginda, Mu kitasinin Atlantis’ten çok daha yasli bir kita oldugunu, üzerinde yüz binlerce yil pek çok kültürün olustugunu, bu kültürlerin Anakitadan Atlantis ve diger bölgelere yayildigini ve Dünya tarihinde en az Atlantis kültürü kadar önemli bir yeri oldugunu ögrenmis bulunmaktayiz. J.W; Mu uygarliginin eldeki mevcut belgeler incelendiginde 50.000 yildan daha önce basladigini söylemektedir. Ve bu tarihi jeolojik arastirmalar da dogrulamaktadir.MU konusuyla Atatürk de ilgilenmis, o dönemde birçok tarihçimizi bu konuda arastirmalar yapmak için görevlendirmis ve New York’tan getirttigi Churchward’in eserlerini bölümlere ayirtarak resmi ve özel kurumlarin 60 kadar çevirmenine kisa sürede tercüme ettirmisti. Atatürk bu çeviriler üzerinde önemle durup pek çok notlar alarak bu konudaki çalismalarini sürdürdü. Ayrica o dönemdeki tarihçilerimizden Tahsin Mayatepek’in Mu Uygarligi ile ilgili Meksika’da yapmis oldugu arastirmalarinin raporlarini da incelemis ve konudan çok etkilenmisti. Atatürk, özellikle insanin yaratilisi, Mu’nun insanligin anayurdu oldugu, ilk insanin orada yaratildigi, Mu’nun batis nedenleri, göçleri, kolonileri; Orta Asya, Uygurlar ve Anadolu ile ilgili kisimlarin altlarini çizerek okumus ve notlar almistir. Bu sekilde Atatürk Türklerin kökenini arastirmaya yönelik daha pek çok çalismalar yapmis, Türklerin Maya ve Inkalarla olan benzerliklerini bulmustur. Atatürk’ün o dönemde dilimize çevirttigi J.Churchward’in kitaplari bugün Anitkabir’de Atatürk’ün kitaplarinin bulundugu bölümdedir. (J. Churchward’in elli yillik arastirmalarini içeren MU uygarligi ile ilgili dizi kitaplar Ege Meta Yayinlari tarafindan yayinlanmistir. Ilk çikan kitap “Batik Kita Mu’nun Çocuklari” dir. Izmir,1999)
MU UYGARLIGININ KESFIMu Uygarligini tanimamizi saglayan ilk arastirmaci, Ingiliz Albay James Churchward’dir. J.Churchward Mu ile ilgili ilk arastirmalarina Hindistan’da bulundugu sirada baslamis ve elli yili askin bir zaman içerisinde tüm dünyayi dolasarak Mu ile ilgili pek çok belge elde etmistir. Aslinda pek çok kutsal kitapta ve pek çok kültürün mitolojisinde Pasifik Okyanusu’nda bir kitanin yer aldigina, bu kitanin üzerinde on binlerce yil hüküm süren ileri bir uygarligin yesermis olduguna ve bu uygarligin yozlasarak yok olduguna dair atiflar yer almaktaydi. Örn; Hintlilerin”Ramayana Destani” nda, Maya Kutsal metinlerinde ve Misir’in Ölüler Kitabi’nda kismen ya da açikça Mu Uygarligindan söz edilmektedir. Fakat Mu Uygarligini dini ve mitolojik kimliginden siyirip, konuyu bilimsel bir temele oturtan ilk kisi J.Churchward’dir.Hindistan’da görevli bulundugu sirada bir tapinaga konuk olan J.Churchward Batik Mu Uygarligi hakkinda ilk bilgilerini bu tapinaktaki arsivlerden edinir. Naga-Maya dili denilen, çesitli sekillerden, sembollerden olusan çok eski ve ölü bir dilde yazilmis olan bu tabletler Mu kutsal metinlerinden kopya edilmistir. Naga-Maya dili Hindistan’daki arkaik sanskritçe olarak bilinen en ilkel Hint dilinden daha eskidir. J.Churchward Naga-Maya dilini bilen basrahipten bu ölü dili 2 yillik bir çalisma sonunda ögrenir. Ve rahibin de yardimiyla bu tabletlerde yazilanlari çözer. Burada yazilanlara göre, bu yazilar 15.000 yil önce yazilmis olup Hindistan’a Mu’nun bilim rahipleri dedikleri “Naakaller” tarafindan getirilmis tabletlerdir. J.Churchward bundan sonra Güney Pasifik adalarina, Orta Asya’ya, Misir’a, Sibirya’ya, Birmanya’ya, Avustralya’ya, Orta Amerika gibi daha birçok yerlere giderek Mu’nun varligina iliskin pek çok kanit elde eder.J.Churchward’dan baska Amerikali bir Jeolog-arkeolog olan William Niven da 1921-1923 yillari arasinda yaptigi Meksika kazilari sirasinda buldugu 2600’ü askin tabletlerde Mu Uygarligi’nin varligina iliskin geçerli kanitlar elde etmistir. Tabletleri inceleyen Carneige Enstitüsü uzmanlari bunlarin gerçek tabletler oldugunu ve simdiye dek bilinen hiçbir uygarliga ait olmadiklarini açiklamistir. Niven’in arastirmalarini duyan Churchward Meksika’ya gelerek bu tabletleri inceler ve bunlarin Hindistan’da gördügü tabletlerdeki Naga-Maya diline çok benzeyen bir dilde yazilmis oldugunu görür. Bu tabletler bugün Meksika Müzesi’nde bulunmaktadir ve 12.000 yil önce yazildigi düsünülmektedir.Niven ve Churchward’in buldugu tabletler disinda Mu’ya iliskin diger bilimsel belgeler ise sunlardir:-Yukatan’da hazirlanmis eski bir Maya kitabi olan “Troano El Yazmasi”. Bugün British Museum’da bulunmaktadir.-Troano El Yazmasiyla ayni yasta olan bir baska Maya kitabi “Cortesianus Kodeksi” ‘dir. Bugün Madrid Ulusal Müze’de bulunmaktadir. - Paul Schlieman tarafindan Tibet’te bir Budist tapinaginda bulunan “Lhasan Belgesi” -Yukatan’da Mu kitasi anisina insa edilmis Uxmal Tapinagi’ndaki Yazitlar yaklasik 12.000 yil liktir. Bu tapinakta “Geldigimiz yer olan Bati ülkelerinin anisini korumak için insa edilmistir” diye kabartma yazilar bulunmaktadir.-Meksiko sehrinin 60 mil güneybatisinda yer alan “Xochicalo Piramiti Yazitlari”. Bu piramit üzerindeki kabartma yazilara göre “Bati ülkelerinin yikiminin anisina” insa edilmistir.-Dr. Niven’in Alaska’da buldugu Mu kitasi sembolleriyle islenmis bir totempol.-Platon’un “Timeus ve Critias” adli eserinde batik kitaya dair su sözler geçer: “Mu ülkesinde 10 halk vardi.”Tüm bu belgelere dayanarak, özellikle Churchward’in buldugu tabletlerdeki yazilar ayrintili olarak “Dünya ve insanin yaratilisini ve insanin ilk zuhur ettigi yerin Mu oldugunu” ifade ediyorlardi. Bu tabletlerdeki yaratilis öyküsü kutsal kitaplardaki yaratilis öyküsüne çok benzer bir sekilde anlatilmisti. Ayrica; kayip kitanin Pasifik Okyanusunda, Amerika ve Asya kitalari arasinda bulundugunu, Kuzey Hawaii’den Fiji ve Paskalya adalarina kadar uzandigini, dogusu ile batisi arasinda 9.500 km, kuzeyi ile güneyi arasinda yaklasik 4.500 km’lik bir mesafe oldugunu anlatiyordu. Kita deniz ve bogazlarla birbirinden ayrilan 3 ana kara parçasindan olusuyordu. Pasifik Okyanusu’na tek tek ya da gruplar halinde dagilmis kayalik adalarin tümü, bir zamanlar Mu kitasinin birer parçasiydilar. Bu kita üzerinde yasayanlar yeryüzünü kolonize etmislerdi. Mu kitasi bundan 12.000 yil önce korkunç yer sarsintilarindan sonra, su ve ates girdaplari içinde kaybolup sulara karismisti ve beraberinde 83.000 yillik bir uygarligi da götürmüstü.
MU UYGARLIGI VE ANADOLUMU Uygarliginin, yukarida incelemis oldugumuz kolonilesme hareketlerinde her iki ana kolonilesme hattinin (Dogu ve Bati) üzerinde yasamakta oldugumuz Anadolu topraklari için önemli bir yeri oldugunu görmekteyiz. MU halkinin bir kisminin Dogu koloni hattiyla Anadoluya gelip ilk atalarimizi olusturduklarini, Bati koloni hattini inceledigimizde ise MU kitasinin en önemli kolonilerinden birinin büyük Türk devletlerinden biri olan UYGURLAR’in atalari oldugunu görmekteyiz. Ayrica tarih boyunca Anadoluyla etkilesim içinde olan Mezopotamya bölgesindeki Uygarliklarin atalarini da MU’dan göç edenlerin olusturduklarini biliyoruz. Anadolu halkinin en eskisinden en yenisine, yani en son göç olan Oguzlarin göçüne kadar bütün beslenme kaynagi Mogolistan’dir. Ve Mogolistan bölgesini de MU’dan göç eden Bati kolonilerinin bir kolu olusturmustur. Atlantislilerin göçü nasil Misir’i meydana getirmisse, orayi kendileri için büyük bir göç yeri ve temel bir vatan yapmislarsa, MU Uygarligi’nin insanlari da Uygurlari temel olarak seçmislerdir. Dolayisiyla iyilik ve güzellikle, felsefeyle ilgili bütün bilgileri oraya nakletmislerdir. Uygurlarin kaynagi bugünkü Mogolistan ve Gobi Çölü’nün dag yamaçlarina yakin olan bölgelerdir. Sayin Ergün Arikdal’in da belirttigi gibi; “Uygurlarin inanç, bilim, sosyolojik yasam, insan ve doga arasindaki denge, insan ve kozmos arasindaki yapilar bakimindan getirip biraktiklari esaslar çok dogrudur. Büyük Uygur göçüyle birlikte MU bilgeligi ve Atlantis teknolojisiyle yetismis olan büyük insanlik güçleri de, zekasi ve zihni de göç etti. Onlarin içinde karismis birçok varlikta tohum halinde kapasite mevcuttur. Bu kalitimin artik ne Atlantis’te ne de MU’da olmayisi, bunlarin sadece bir kisminin Misir taraflarinda, bir kisminin da Uygurlarda kalisi çok önemlidir. Bu insanlarin en çok tasidiklari özellik, duyular disi algilamayla ilgili kodlardir. Bunlar mükemmel bir sekilde hiçbir bozulmaya ve eksilmeye yer birakilmadan o varliklar tarafindan göçlerle bu ülkeye, Anadoluya yeniden getirilmistir. Kaybolmus o yetenekler o insanlar tarafindan tekrar yayilmistir. Bu nedenle Anadolu insaninin hepsi ister istemez sürekli bir sekilde üst planlarla irtibat halinde yasar. Bizim iç yüzümüz sürekli bir sekilde ruhsal dünyaya dönüktür. Çünkü dogamizda, tasidigimiz DNA’larda bu tarafimiz gelismistir. Bunlar, bize anavatanimiz MU’dan, Uygur akimindan intikal eden bir vazife mirasidir. Anadolu insaninin vazifesi, MU’da ve Atlantis’te olan, kendisinden sonraki büyük insanlik kitlesinin üzerine birakacagi bilgi intikalini saglamaktir. MU Uygarliginin bize naklettigi en büyük bilgilerden biri, tek olan ve kendi kendisiyle sinirlanmis olan bir Mutlak’in, bir Yaradan’in ve bir yaratilisin oldugudur. Bu DNA’ya sahip olan varliklarin birinci temel ilkesi budur. Ve en büyük vazifeleri de bu ilkeyi yeniden yaratmak ve sahip olabilmek, bunu suurlu bir sekilde yasamanin yollarini saglamaktir. Birçok bilgilerin uzaylilar tarafindan insanlara verilmis olmasi gerekmez. Bizim elimizdeki birçok bilgiler dedelerimizin dedesinin, belki bin kusak ötedeki enkarne olmus ruhsal varliklarin biraktigi mirastir.”Kaynaklar:-Batik Kita Mu Uygarligi, Santesson, H. Stephan (Ruh ve Madde Yayinlari)- Batik Kita Mu’nun Çocuklari, Churchward, James (Ege Meta Yayinlari)-Ruh ve Madde Dergisi, Kasim, 1998-Kayip Kita Mu, J. Churchward (Ege Meta Yay.)

1 yorum:

basri dedi ki...

bunların hepsi uydurmacılıktır.bakalım kimlerin çıkarıvar burada.dünya bitecekmmmmiş. bu işisade alah bilir.